DSD Hukuk İçtihat Rehberi Modülüne Hoş Geldiniz
Bu araç, Tasarrufun İptali Davaları ile ilgili karmaşık Yargıtay kararlarını anlaşılır bir referans haline getirmek için oluşturulmuştur. Bu davalar, alacaklıların menfaatini korumak amacıyla borçlunun hileli mal devirlerini geçersiz kılmayı hedefler.
Sol menüdeki tematik başlıklara tıklayarak veya yukarıdaki arama çubuğunu kullanarak ihtiyacınız olan hukuki ilkelere hızla ulaşabilirsiniz. Bilgiler, Yargıtay'ın en güncel ve kritik kararlarını yansıtmaktadır.
⚖️ I. İFLAS HÂLİNDE DAVA TAKİP YETKİSİ VE USUL HÜKÜMLERİ
Borçlunun iflas etmesi durumunda, tasarrufun iptali davasının açılması ve yürütülmesi yetkisi, İcra ve İflas Hukukunun özel hükümleri çerçevesinde değerlendirilmelidir.
1. Dava Sırasında Borçlunun İflası ve İflas İdaresinin Rolü
Hukuki İlke: Alacaklı tarafından açılmış bir iptal davası devam ederken borçlu şirketin veya şahsın iflasına karar verilmesi hâlinde, davacı alacaklının dava takip yetkisi sona erer. Bu yetki, müflisin malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisini devralan İflas İdaresine geçer.
Usul Gereği: Mahkeme, iflas idaresini davaya davet ederek taraf teşkilini sağlamak zorundadır. Taraf teşekkülü tamamlandıktan sonra yargılamaya devam edilir.
2. İflastan Sonra Yeni Dava Açma Yetkisinin Devri (İİK m. 245)
Yetki Prensibi: İflasın açılmasından sonra yeni dava açma veya mevcut davayı takip etme yetkisi aslen İflas İdaresine aittir.
İstisna ve Devir Mekanizması: İflas İdaresi, **İkinci Alacaklılar Toplantısında** yarar görmediğini beyan ederse, bu yetki talep eden herhangi bir alacaklıya devredilebilir (İİK m. 245 atfıyla İİK m. 277). Yetkiyi devralan alacaklı, davayı tüm müflis alacaklıları adına takip yetkisini haiz olur.
3. Taraf Teşkilinde Vekilin Çekilmesi ve Mahkeme Yükümlülüğü
Usul Sorunu: Davacı vekilinin, müvekkilinin iflas etmesi nedeniyle davadan çekilmesi, taraf ehliyetindeki değişikliği işaret eder ve dava takip yetkisini İflas İdaresine geçirir.
Mahkeme Yükümlülüğü: Mahkeme, yeni duruşma gününü usulüne uygun olarak İflas İdaresine tebliğ etmeli ve kesinlikle taraf teşkilinin sağlanmasını beklemelidir. Taraf teşekkülü tamamlanmadan yargılamaya devam edilemez.
🕵️ II. ÜÇÜNCÜ KİŞİNİN KÖTÜ NİYETİNİN İSPATI VE YASAL KARİNELER (İİK m. 280)
İptal davasının başarısı genellikle üçüncü kişinin borçlunun niyetini bilip bilmediğinin ispatına bağlıdır. Kanun koyucu, bu zor ispat yükünü kolaylaştırmak amacıyla belirli durumlarda kötü niyet karinesi öngörmüştür (İİK m. 280/I).
4. Hayatın Olağan Akışına Aykırılık ve Kötü Niyet Karinesi
İlke: Bir taşınmazın üzerindeki toplam haciz miktarının, satış tarihindeki **gerçek değerinin beş katından fazla** olması, tasarrufun ekonomik hayatın olağan akışına aykırı olduğunu gösterir.
Kesin Kötü Niyet Karinesi: Bu durum, üçüncü kişinin borçlunun mali durumunun bozuk olduğunu ve amacının alacaklılardan mal kaçırmak olduğunu bildiği veya bilmesi gerektiği yönünde kesin bir kötü niyet karinesi oluşturur.
5. Yakın İlişki Kapsamında Yapılan İşlemler (İİK m. 280/I Geniş Yorumu)
Karine Alanı: Yargıtay, İİK m. 280/I kapsamındaki kötü niyet karinesini, borçlunun mali durumunu yakından bilmesi gereken kişileri kapsayacak şekilde genişletmektedir.
Uygulama Örneği: Borçlunun eşi veya ortağı olduğu şirketin ortağı ile yapılan tasarruflar, bu karinenin geçerli kabul edildiği durumlardır. Ayrıca, tapu bedeli ile gerçek bedel arasındaki **aşırı fark** (İİK m. 278/3-2), iptal kararını kuvvetlendirir.
6. Eşin Akrabaları (Sıhrî Hısımlık) ve Kötü Niyet
Hukuki Tespit: Üçüncü kişinin, borçlunun **kayınbiraderi (sıhrî hısım)** olması durumu, borçlunun mali durumunu kolayca öğrenebilecek kişiler arasında sayılır.
Karine Sonucu: Bu yakın akrabalık ilişkisi, ispat yükünü davalı üçüncü kişiye çevirerek tasarrufun iptaline zemin hazırlar.
✅ III. İPTAL EDİLEMEYECEK TASARRUFLARIN SINIRLARI
Tasarrufun iptali davası, her tasarruf işlemini hedef almaz; sadece alacaklıların haklarını ihlal amacıyla yapılan işlemleri geçersiz kılmayı amaçlar.
7. Gerçek Alacaklıya Yapılan Temlikin Hukuki Niteliği
Prensip: Borçlu tarafından, kendisinden **gerçekten alacaklı olan** üçüncü bir kişiye yapılan temlik (devir) işlemi, muvazaalı (danışıklı/simüle) bir işlem olarak nitelendirilemez.
Yargıtay Görüşü: Gerçek bir borca karşılık yapılan tasarruf, muvazaa unsuru taşımadığı sürece iptal edilemez. İptal, sadece İİK'nın ilgili maddelerindeki özel koşulların varlığı halinde mümkündür.
⏱️ IV. DAVA AÇMA SÜRELERİ (HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE)
İptal davası açma yetkisi, İcra ve İflas Kanunu'nda (İİK m. 284) belirlenen özel ve kesin süreye (hak düşürücü süre) tabidir. Bu sürelerin aşılması halinde dava, usulden reddedilir.
8. Genel Hak Düşürücü Süre ve Başlangıcı (İİK m. 284)
Hukuki İlke: Tasarrufun İptali Davası açma hakkı, tasarruf tarihinden itibaren **beş yıllık** hak düşürücü süreye tabidir.
Sürenin Başlangıcı: Sürenin başlangıcı, alacaklının davaya dayanak yaptığı tasarrufun **tapu siciline tescil edildiği (yani tasarrufun üçüncü kişi yönünden kesinleştiği)** tarihtir. Borçlunun aciz hâlinin tespiti, bu süreyi durdurmaz veya uzatmaz.
9. Alacaklının Durumu ve Süre Etkileşimi
Alacağın Doğumu: İptal davası açılabilmesi için alacağın, iptali istenen tasarruftan **önce doğmuş olması** gerekir. Ancak, iptal davasının açılması, alacağın tasarruf anından önce doğduğu şartına bağlı olmakla birlikte, bu durum beş yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcını etkilemez.
Yargıtay Vurgusu: Beş yıllık süre, mutlak bir hak düşürücü süredir. Mahkeme, bu sürenin geçip geçmediğini **re'sen (kendiliğinden)** incelemek zorundadır. Bu süre, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'ndaki (HMK) dava şartlarından biridir.
10. Spesifik İptal Sebeplerinin Süreleri (Özet)
İptal davalarında, dava türüne göre tasarruf tarihi ile aciz belgesi tarihi arasında dikkate alınan süreler:
- **İİK m. 278 (Bedelsiz Tasarruflar):** Tasarrufun, takip konusu alacağın doğumundan sonraki **son iki yıl** içinde yapılmış olması.
- **İİK m. 279 (Acizden Dolayı İptal):** Borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastı olmaksızın yaptığı işlemlerin **son bir yıl** içinde gerçekleşmiş olması.